top of page

Düşünmek mi, düşlemek mi?




İş hayatında kendimizi yaptığımız işlerin sonucuyla özdeşleştirmek sıkça yaptığımız bir hata.; ne kadar mükemmel ve diğerleri tarafından onaylanmış işler üretirsek, sonuç alırsak kendimizi o kadar değerli hissedebiliyoruz.yapılması gereken tam da bu, başarının tanımı belli gibi geliyor. Gelişim, sürdürülebilir büyüme, kendi yeteneğini ortaya koymak çok kıymetliyken kantarın topuzunu nerde kaçırıyoruz da bir süre sonra tükenmişlik sendromuna girebiliyoruz?



Böyle sorgulayınca formül çok basit ve hemen her sağlık magazin dergisinde bahsedilen bir konu; kendine zaman ayırmak olarak ortaya çıkıyor. Oysa işe odaklanmak ve çalışmak çok kolayken çoğu zaman hiç bir şey yapmadan durmak, zihni bir süre dinlendirmek, meditasyon yapmak tarifsiz bir işkence olabiliyor. Ya da kendimizle, sorunlarımızla ilgili düşünmek zaman kaybı olarak gelebiliyor. Bazen hiç bir şeyin değişmeyeceğine olan inancımız bizi bulunduğumuz yerde yıllarca sabit tutabiliyor ya da zaten neden değişsin ki inancında olup yeni olasılıklara çoktan kalbimizi ve aklımızı kapatabiliyoruz.


Hiç bir şey yapmadığında suçlu hissetmek, en ufak boşlukta en azından şehri, ülkeyi, dünyayı kurtarma düşünsel çabalarına girmek size de oluyor mu? Tüm o çabaların, zihin mücadelesinin, içsel savaşın, ne yaparsan yap anlamsızlığın, tatmin olmamışlığın, sürekli bir şeye yetme çabası içinde hissetmenin olmadığını düşünün, hatta düşleyin...Çünkü ikisi birbirinden çok farklı; çoğu zaman düşünüyoruz, analiz ediyoruz, eleştiriyoruz, kıyaslıyoruz ama çok az düşlüyoruz, yeni olasılıkları araştırıyoruz, her şeyin daha farklı da olabileceğine prim veriyoruz..


Yaratmak için boşluğa ihtiyacımız var elimizdekilere o kadar çok tutunuyoruz ki yeni bir yaratıma fırsatı kalmıyor, aynı şeyleri yaşıyoruz, isimler değişse de sanki aynı insanlar karşımıza çıkıyor. Bazen ihtiyacımız olan şey sadece yeni bir bakış açısı, bazen elimizdekilere şükretmek bazen gerçekten neyin bizi mutlu ettiğinin farkına varmak, değiştiremesek de kendimize anlayış göstermek bazen desteğe ne çok ihtiyacımız olduğunu farketmek, bazen kendimizi takdir etmek, bazen yeni bir yolu sadece düşlemek.


Bazen ihtiyacımız olan şey yaşamın koşturmacasında yavaşlamak değil ama o dönme dolap gibi, sürekli, durmaksızın akan düşünceleri bir an olsun durdurmak ve aslında sadece olabilecekleri, olabileceğimiz ''ben''i düşlemek...



 
 
 

Comments


bottom of page